Dürüstlük, erdem ve ilişkiler üzerine içsel bir sorgulama… Maskeler ardındaki dünyada, “olduğum gibi” kalabilmenin yükünü ve güzelliğini anlatan bir yazı.

Yaşam bana, erdemli olmanın önemini öğretti. Bense bu öğreti içinden özellikle dürüstlüğü ve olduğum gibi davranabilmeyi kendime pusula edindim. Zamanla fark ettim ki, içimde büyüttüğüm bu erdem, aynı zamanda kendi zehrime dönüşmüş.

Dürüstlüğü hayatımın merkezine koydukça, karşımdakilerin de bu yönünü kurcalar oldum. Güçlendikçe, çevremdeki insanların maskelerini daha fazla fark etmeye başladım. Ne zaman birinin kendisi gibi davranmadığını hissetsem, onu sevmekten hiç vazgeçemedim ama bir türlü de anlayış geliştiremedim. Çünkü ben, kalbimde koşulsuz sevgiyi de dürüstlüğün bir parçası olarak görüyorum.

Evet, belki sıradan bir canlı gibi ben de sevilmek istedim. Karşılık beklemek zayıflığını da içimde bir yerlerde hep taşıdım. Ama alma-verme dengesine takılmadan, çocuklarımı sever gibi sevebilmek… İşte o, benim için en ulaşılmaz sandığım ama başarabildiğim bir erdemdi.
Olduğum gibi hissetmek ve hissettiğim gibi davranmak.
Bununla övünüyorum.

Hayırlarımla, evetlerimle, belkilerim ve keşkelerimle… Rahatça ifade edebiliyorum kendimi. Kimine göre eksiğim. Kimi zaman kızdırarak, kimi zaman kırarak belki. Ama şöyle düşünüyorum: Herkes kendisi gibi olabilse, belki de ne kızarız ne de kırılırız. Empati yeterdi çoğu zaman, değil mi?

İlişkilerimi önemsiyorum. Benim için nesneler değil, insanlar değerlidir. Masa örneğin, kendisine “masa değilsin” deseniz, size inatla “ben masayım” demiyor. Oysa insan, kendisine dair olmayanı bile savunurcasına yorar insanı.
İşte bu yüzden ben hep şunu soruyorum kendime:

  • Biz insanlar neden açık sözlü, açık yürekli olamıyoruz?

  • Neden herkesi kendi merkezimizden yargılıyoruz?

  • Neden her şeyi kendi terazimizle ölçüp, notlar veriyoruz?

  • Ve neden tüm insanlığı bir kalıba sokmaya, inandırmaya çalışıyoruz?

Deli sorular belki…
Ama ben böyleyim. Fazla düşünüyorum. Bu elimde değil.
Ve evet, itiraf edeyim ki… En çok da şu meseleye kızıyorum:
Bir çobanın oyu ile benim oyumun aynı sayılmasına…

Çobanı küçümsediğimden değil…
Ama her koyuna istediğini yaptıran bir çoban, sabahları benden daha huzurlu uyanabiliyor bazen.
Ve inanın, bu sadece bir alıntıydı.
İçimden geldi, yazdım. Başka bir niyetim yoktu.