Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet ve Ülke TV Ankara Temsilcisi Mustafa Pala'nın da aralarında olduğu gazetecilere gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan

ERDOĞAN-TRUMP GÖRÜŞMESİ 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesine değinen Bakan Fidan, görüşmenin olumlu geçtiğinin altını çizerek; "Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkan Trump’ın saygı duyduğu liderlerden birisi. Bunu da telefon görüşmesinde açıkça ortaya koydu zaten. Görüşmede Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki beklentileri ile savunma sanayii iş birliğindeki kısıtlamaların kaldırılmasının önemini vurguladı. Ukrayna’daki barışın önemini bir kez daha tekrar etti. Sayın Trump’ın yaklaşımı da oldukça pozitif oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız ile beraber, iki ülke arasındaki sorunları çözmek istiyor. Biz de muhataplarımız ile bunun için çalışıyoruz." dedi.

Erdoğan'ın ABD ziyareti için tarih net değil

Bakan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD'ye olası ziyarete olumlu yaklaştığını söyledi. Ziyarete ilişkin net bir tarihin olmadığını söyleyen Fidan, ziyaretten önce Dışişleri Bakanlığı düzeyinde bir çalışmanın yapılacağının altını çizdi. 

CAATSA YAPTIRIMLARI

Biden yönetimi ile CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasına ilişkin kapsamlı görüşmeler yaptıklarını söyleyen Bakan Fidan şöyle konuştu;

"Yeni yönetim ile de bu konuları detaylı bir şekilde ele alacağız. Tabi burada konuşulması gereken teknik konular var. Bu yaptırımların kaldırılması hususunda Amerikalıların bir istisna yapma yetkisi var mı? Kendi iç hukuk sistemleri bu yönde bir karar alabilecek mi? Bu konuları ayrıntılı bir şekilde görüşeceğiz."

"İSRAİL'İN FAALİYETLERİNİN KESİN BİR DİLLE REDDEDİLMESİ ÖNEMLİ 

Bakan Fidan, gazetecilere İsrail'in Suriye'nin güneyindeki fiili işgali hakkında da konuştu. Fidan, "Bizim oluşturduğumuz platformlarda bu konunun gündeme getirilmesi ve kesin bir dille reddedilmesi önemli. Amman’daki beşli platformda, İslam İşbirliği Teşkilatı platformunda, Arap Ligi platformunda, her platformda bu İsrail yayılmacılığı reddediliyor. İsrail'in Suriye'deki topraklardan önümüzdeki dönemde nasıl çıkartılacağı meselesi, Suriye hükümetinin üzerinde durup, uluslararası toplumla beraber yönetmesi gereken bir konu." dedi.

İsrail'in ateşkesi bozarak 500'ü aşkın insanı katletmesine ilişkin de konuşan Bakan Fidan, Gazze'deki son yaşananlarla ilgili Mısır'ın başkenti Kahire'de Pazar günü bir toplantının yapılacağını söyledi. 

"RİSK KAPILARINI ÇOK CİDDİ AÇIYOR"

Toplantıya ilişkin konuşan Fidan, "İİT-AL Gazze Temas Grubu olarak biraraya geliyoruz. Bu toplantıda İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında kabul edilen Gazze planının hayata geçirilmesi için atılabilecek adımları ele alacağız. Soykırımı durdurmak için elimizden geleni yapacağız. Ben Filistin meselesinin daha büyük kırılmaları beraberinde getireceğini düşünüyorum. Orada mevzi bir başarı elde ediyor gözükebilirler, yüzbinlerce insanı katlederek, ama başka türden risklerin kapısı çok ciddi açılıyor. Yani daha farklı bölgesel kırılmalar, çatışmalar riski de ortaya çıkıyor." ifadelerini kullandı. 

Bakan Fidan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde;

KIBRIS MESELESİ VE CENEVRE TOPLANTISI

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri gerçekten bizim takdir ettiğimiz, nitelikli bir lider: Uluslararası sistemin bir noktaya kadar vicdanını da yansıtan bir makam. Kıbrıs meselesiyle ilgili bu gayriresmi toplantı teklifini, yapıcı tutumumuzu göstermek adına Cumhurbaşkanımız kabul etti.

Biliyorsunuz, Genel Sekreter, bir yıl önce bir özel şahsi temsilci atadı. Kolombiya eski Dışişleri Bakanı geldi baktı, altı ay süreyle bütün taraflarla konuştu ve bir rapor hazırladı. Bu rapor da kayda geçti, dedi ki “İki taraf arasında ortak zemin yok”. Şimdi bu ne demek? Bizim yıllardır savunduğumuz bir konu var. Ada’da iki toplumun kendi başına, kendi kurumlarıyla ayrı ayrı yaşıyor olması gibi bir gerçeklik var. Bunlardan birinin devlet olarak tanınıp her türlü imkana erişmesi, diğerinin tanınmaması Ada’daki adaletsizliğin temel sebebidir. Bu adaletsizliğin mutlaka giderilmesi lazım.

Son dakika: İran'da Nevruz öncesi ağır bilanço: En az 132 ölü Son dakika: İran'da Nevruz öncesi ağır bilanço: En az 132 ölü

Biz geçmişte uluslararası sistemin hakemliğine güvenerek hazırlanmış BM çözüm taslaklarına tamam dedik ama Rumlar buna yanaşmadılar. Bugün artık sahada başka bir durum var. Bu durum, siyasi çözüm arayışlarına yansımak zorunda.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Burada iki konu var: barış antlaşması ve ateşkes antlaşması. Bunlar malumunuz iki ayrı başlık. Sayın Trump ve Sayın Putin’in görüşmesinden ateşkes konusunda tam bir netice çıkmadı.

Sürecin başlamasını ve ilerlemesini sağlayacak bazı adımlar sunuldu. Enerji alanları hedef alınmasın, gemilerin seyrüsefer güvenliği sağlansın, esir takası yapılsın gibi fikirler öne atıldı. Bunlar kabul edildi. Tam ateşkes için ise çalışmalar sürüyor.

Ülke TV Ankara Temsilcisi Mustafa Pala ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan

"ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ"

Biz Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da durduğu yer şu: İki tarafın üzerinde mutabık kaldığı bir anlaşmada, katkı vermek isteriz. Yani bizim için önemli olan iki tarafın mutabık kalacağı bir anlaşma. Bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız.

Ama şu anda gördüğünüz tartışmaların çoğu, güvenlik garantileri başlığı altında yapılan konular.

Teorik olarak söylüyorum, taraflar ileriki bir aşamada bir barış gücü oluşturulmasında mutabık kalırlarsa biz katkı sunabiliriz.

Ama şu noktanın altını çiziyoruz: iki taraftan birinin zorlayıcı girişiminin bir parçası olmakla, mutabık kalınmış bir çözümün parçası olmak farklı şeylerdir. Biz ikinci seçenekte varız.

AVRUPA GÜVENLİK MİMARİSİ

Şimdi Avrupa Birliği'nin üç ay öncesine, yani 20 Ocak tarihine kadar geliştirdiği mekanizmalar içerisinde Türkiye'yi çok fazla görmek istemediğini biliyoruz. Avrupa Birliği üyelerine has bir mekanizmaydı. Biz de her zaman NATO içerisinde Avrupa Birliği'nin bir blok olarak değil de bütün NATO ülkelerinin ortak bir şekilde tehdit tanımlarının geçerli olduğu, çıkarlarının gözetildiği bir iş birliği ortamı ve mekanizma öneriyorduk. Bu devam eden, süregelen bir tartışma alanı oldu. Bizim dışımızda İngiltere, Norveç, Kanada gibi ülkeler de aslında bu tartışmaya sonradan katıldılar. Ama bu tartışma şimdi her zamankinden daha önemli bir hale geldi.

Şimdi iki tane konu var. Birincisi, eski düzene göre Avrupa kendini yapılandırırken neye bakmalı? Çünkü, düzen üzerinde tehditler var, ama düzen bozulmadı. Yani Amerika resmi olarak NATO’dan çıkmadı, birliklerini çekmedi, füzelerini geri almadı. Her şey duruyor. Sadece Rusya’yla yaptığı angajmandan sonra ortaya çıkan bir alarm durumu var Avrupa'da. Şimdi, belli konuları çok erkenden tartışmak bile istemiyorlar.

Yani bazı şeyleri ayırmak lazım. Bir, eski düzen devam edecekse, yani Amerika şimdi Rusya’yla Ukrayna üzerinden bir inisiyatif geliştiriyor, ama Avrupa güvenliğiyle olan, NATO’yla olan ilişkisi aynı düzeyde devam edecekse, Avrupa bu sefer kendi güvenlik yapılanmasını buna göre oluşturacak. Amerika'nın tamamıyla olmadığı bir yerde bu sefer yeni bir yol izleyecek.

Geçen de bir mülakatta söylediğim gibi: “Cin şişeden çıktı.” Avrupalılar artık Amerika'nın yüzde yüz güvenlik şemsiyesine bağımlı olmak istemiyorlar. Bunun sürdürülebilirliğine inanmıyorlar.

Kendi güvenliklerini de bu derece riske atmamaları gerektiğini düşünüyorlar. Bu düşünce matematik olarak öteden beri vardı, ihtimal olarak, ama bir gerçeklik olarak kendini hissettirmediği için politika yapıcılarını bu noktada adım atmaya itmiyordu. Ama şu anda ilk defa kendini bu kadar yakın ve yakıcı hissettiriyor. Şimdi politika yapıcıları da bu konuda gerçekçi adım atmaya yöneliyorlar. Her iki düzlemde Türkiye’yle ne kadar yakın çalışılır, ne kadar çalışmak isterler, roller nelerdir, biz neler önerebiliriz, tartışmaya ne kadar katkıda bulunabiliriz, bu çok dinamik bir süreç.

İdeal olan, Avrupa Birliği üyesi olup bu konuları daha bütüncül bir şekilde, ekonomisiyle, siyasetiyle, güvenliğiyle hep beraber iç içe yönetmek. Cumhurbaşkanımız bunu ideal bir çözüm olarak görüyor. Ama Avrupa Birliği'nin bu konudaki çekinceleri halihazırda yerinde duruyor. Ama tabii Türkiye’yle ilişkileri daha da ileri taşıma konusunda durdukları bir yer var. Bunun gerektiğine de inanıyorlar ve bu noktada birtakım adımları nasıl atarız diyorlar. Bazı ülkeler bu konuyu engellemeye çalışabilir  mi? Evet. İşte, Avrupa'nın güvenliği diğer geri kalan ülkeler için ne kadar ciddi burada göreceğiz. Yani bunu kaldırmak için bir adım atacaklar mı atmayacaklar mı?

VİZE MESELESİ

İki ayrı konu var burada. Birisi, mevcut vize süreçleriyle ilgili sorun başvuruların reddedilmesi, az vize verilmesi veya sürecin çok uzun sürmesi ile alakalı. Bir diğer konu ise daha ileri bir vadede vize serbestisi sağlanması.

Avrupa ülkelerinden vize sorunuyla ilgili izah istediğimizde, “Biz verdiğimiz vizelerin en fazlasını Türkiye'ye veriyoruz.’’ diyorlar. Oransal olarak baktığımızda yıllardır başvurular arasında alınan ve reddedilen vize oranları değişmiyor.  

Diğer yandan Türkiye’den yapılan özellikle turist vizesi başvurusunda ciddi bir artış da sözkonusu. Buna mukabil, vize haklarının suistimal edildiği ile alakalı da Avrupalılar tarafından  gündemimize getirilen bazı iddialar var.  

Geldiğimiz noktada, bizim Avrupa'yla vize serbestisine geçmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman vize süreçleriyle ilgili sorunlar da ortadan kalkar. Vize rejimi devam ettiği sürece, Türkiye'nin artan talebine vize mekanizmasıyla cevap verilmesi mümkün değil. Yani çözüm vize serbestisi. O konuyu da bu dönemde artık inşallah çözmeyi düşünüyoruz. Ekonomideki iyileşmeye paralel olarak bunu da hayata geçirmek gerekiyor."

Kaynak: rss